Cherreads

Chapter 1 - 1.bölüm

(Kitapta bulunan Hiyerarşik Sistemim özeti;

"Alpha erkekler, Alpha, beta ve omegaları hamile bırakabilir ama Alphalar ile birlikte olduklarına çocuk yapmak için olasılık daha düşüktür.

Beta erkekler Beta ve Omegalarla birlikte olduklarında çocuk yapma olasılıkları vardır ama Betalarla birlikte olduklarında çocuk yapmaları için olasılık daha düşükdür

Omega erkekler ise sadece omegalardan çocuk yapabilir ve onun da olasılığı düşüktür

Ama Kadınlarda işler tam tersidir,Bir Aloha kadın sadece Alpha erkeklerden hamile kalabilir,Bir Beta kadın Beta ve Alphalardan hamile kalabilir ve bir Omega kadın hem alpha hem beta hemde omegalardan hamile kalabilir.

Kısacası baba'nın rütbesi ne kadar yüksekse ve Anne'nin rütbesi ne kadar düşükse çocuk yapma olasılığı da o kadar yüksektir.

Bu sistemde Ay ruhları sana eş seçmiş. Olsa da bu senin de kararındır,Rütben ne olursa olsun,Aloha Beta ya da omega olsan bile Eşini reddedebilir ve başka birini seçebilirsin ama sonucu genelde kötü biter mesela şiddet,aldatma,boşanma ya da daha kötüsü cinayet ile son bulabilir ve bunu anlamak için çok geç olabilir.

O yüzden eşler genelde kurtlarını aldıktan hemen sonra kişi fark etmese bile sahip olduğu Ruhani Kurt bu eşi aramaya başlar hem fiziksel hemde zihinsel olarak güçlü olmak için her birey in kendi eşine sahip olması gerekir.)

(William'ın bakış açısı)

Karanlık ormanda nefes nefese,durmadan koşuyor dum,önümde ağaçlar sanki hiç bitmeyecek gibi görünüyordu,koşmaya devam ederken eski ve ölü bir ağacın topraktan sanki nefes almak istiyormuş gibi çıkardığı köklerine takılıp yere yığıldım, yerde hemen arkamı döndüğümde oradaydı.

kocaman siyah bir canavardı,döndüm ve geriye doğru sürünürken ormanın derin- liklerinden çıkan bölgelerden uzanan uzun siyah kollar beni sardı, dokunuşlar soğuktu ama doğru yerleri bulmayı başarıyor ve beni delirtiyordu,en çok arzulanan yerlerde dolaşıyor içinde istemesemde bir arzu uyandırıyordu.

sonunda canavarı gördüm ve onu hissettim,sert ve güçlüydü hemde çok, nefesini hissettim, dokunuşunu,pençelerini, gözleri Soğuk bir denizin en alt kısmı gibi koyu maviydi,bedeni çok büyüktü.

Gölgelerden çıkan kollar kıyafetlerimi parçaladığında ne olacağını biliyordum, o büyük siyah canavar o kadar büyük ve sertti ki,bacaklarımı ayırıp hiç vakit kaybetmeden tek bir hamle ile sert şekilde içime girişini, derine ve daha derine varışını hissettim,arzu yoktu sadece acı ve üstünlük...

Nefes nefese uyandım, vücudum soğuk terler döküyor ve titriyordu daha kötüsü ıslaktım,bu rüyalardan bıkmıştım, bunlara kâbus derdim ama nedense ıslak olduğum için bu rüyalar iyi mi yoksa kötü mü bende bilemiyordum.

Artık gençlik çağında olmadığın için bütün bu rüyalar beni deli ediyordu yani artık o aptal ergen değildim ama bu aptal rüyaları durmadan neredeyse iki yıldır her gece görüyordum ki bu rüyaların sebebini de biliyordum, ben bir erkeğim,güçlü,uzun,biraz zayıf olsam da iyi bir vücudum vardı ama Ay ruhları beni bir omega olarak kutsamış tı.

Kurt Fraun bana aitti yani daha doğrusu iç- güdülerime sahipti,ona bağlıydım ve bundan şikayetçi değildim ama neden bir omega olduğumu hiç bilmiyordum,Kadınların Alpha olmaları gibi erkeklerin de omega olmaları genel olarak yaygın bir özellik değildi çünkü bu benim çok rahat şekilde birinden hamile kalabileceğim anlamına geliyordu.

Tabiki Beta olan erkek kurtlar da hamile kalabilirdi ama genelde Omegalarla birlikte olmayı seçtikleri için bu durum onlar için rahat bir tercih meselesiydi.

Kurt'um Fraun'u ilk aldığımda tek başımaydım, annem ve babam 18 yaşıma girmeden hemen önce bir araba kazasında kaybetmiştim zaten Fraun da cenazeden bir süre sonra kafamın içinde ortaya çıkmıştı.Bu yüzden en azından içten içe tamamen yalnız olmadığım için açıkça mutluydum.

Yinede doktora gidip sorduğum zaman bana hormonel ve fiziksel olarak Fraun yüzünden bir değişim yaşamam gerektiğini söyledi, ondan sonra farkettim, gerçekten de bacaklarımın arasında iki cinsiyetin de işareti olan organlar oluşmuştu sanki iki tarafla da beraber olabilirdim.üstelik her ay regl olmam da bunu berbat ediyordu.

Bu bir lütuf mü yoksa lanet mi bilmiyordum ama kâbuslarıma bir faydası olduğu yoktu özellikle bu rüyayı neredeyse her gece görüyordum.iyi tarafı ise hem erkekler hemde kızlarla beraber olabilirdim

Kötü yanı da vardı,Omega olduğumdan dolayı bir kadınla birlikte olduğum da sadece birlikte olduğum kadın da bir omega olursa onu hamile bırakabilirdim tabiki herhangi bir erkek alpha,beta veya omega beni hamile bırakabilirdi ve bu benim için zor bir adımdı çünkü hep babam gibi normal Bir Alpha

ya da sıradan bir Beta olmak isterdim ama anlaşıldığı üzere annemin özellikleri göründüğünden çok daha güçlü olmalıydı ki annem gibi bir omega olmuştum.

Annem ve babamın ölümü üzerine kesin bir omega olduğum ortaya çıktığı için iyice depresyona girmiştim,üniversitede botanik okumak istedim,bitkiler her zaman bana daha yakın gelmişti ve bir hafta önce de tek başıma 22 yaşında mezun olmuştum.

Bağlı olduğum eşimi hiç bulamamıştım, belki Ay ruhları bana bir tane vermemişti çünkü erkek bir omega biyolojik olarak çok zordu ya da hiç kimse beni istemediği için ya da belki eşim gizlice beni reddetmiş ve başkasını seçmişti bile.

Aslında Eşim olmasını pek umurumda değildi çünkü bir erkekle birlikte olmayı düşünmemiştim,elbette denemiştim ama olmamıştı,dişi omegalar da dikkatimi çekmiyor du ama her ne kadar dikkatimi çekmese de ve eşime ihtiyaç duymasam da kim olduğunu bulmak isterdim ve istememin bir sebebi ise diğer Kurtlara göre daha zayıf olmamdan kaynaklıydı.

eşler sadece gelecek nesiller oluşturmak için değil şu anda sahip olduğumuz fiziksel gücü korumak için de gerekiyordu ayrıca herkes kendisi ve kaderi için seçilen kişiyle tanışmak ister.Belki beni görür görmez reddedebilir di ve bunu umursamam, henüz o kişi ile tanışmadım ama umutlarımı yüceltmeyi yıllar önce bırakmıştım.

Şimdi iç çamaşırımı banyoda elimde yıkayıp kurutma makinesine attıktan sonra duşta saçlarımı yıkarken bunları düşünmeden sadece hazırlanmaya odaklandım,büyük odada sadece yatarken kullandığım battaniyem, dolapta bir kaç kıyafet ve yastığım kalmıştı,kalan eşyaları çoktan toplamış öncesinde arabaya koymuş tum.

Son kalan kıyafetleri,yatağın üstündeki battaniye ve yastığı da karton kutulara koyup babamdan kalan o küçük beyaz arabaya yerleştirdim.

Araba eski ama güzeldi,babam aslında ben on altı yaşındayken benim için ikinci bir araba almıştı ve eski arabasını yenilemişti ama eski arabası ile yaptığı kazadan sonra çok sık araba kullanmadım,çünkü araba kullanmayı bana babam öğretmişti ve onsuz benim için aldığı bu arabaya binmek bana acı veriyor du.

Kontağı çevirip gaza bastım ve yola çıktım,artık bu büyük şehirde işim bitmişti, sonunda kendi yeni hayatıma başlayacak- tım belkide son kez göreceğim o eski apartman dairesinde baktım,kirasını ödemek için iki işte ve okulumu ödemek için üçüncü başka bir işte çalışmıştım ve artık sonsuza kadar bu eve veda ediyordum.

Aklıma o evde olanlar geçiyordu,babamla ben oturma odasındaki kahve masasında matematik sorularını çözerken ve birbirimize anlamaz şekilde bakıp soruyu tekrar tekrar okurken annemin mutfaktan cevabı nasıl sölediği aklıma geliyor du.

Annem çalışmıyordu liseden sonra okulu bırakmıştı çünkü evlenmiş ve hamile kalmıştı, babam ise tanınan iyi bir avukattı, zeki ve anlayışlıy dı ama matematiği annemin matematiği kadar iyi değildi.

Babam her zaman ben büyüyüp okulu kazandığım zaman annemi de üniversiteye göndermek istediğini anlatırdı, çünkü annem öğrenmeyi hiç bırakmamıştı,çok zeki ve çalışkan dı.

Babam her zaman;"Belki annenle birlikte okula gidersin"diye alay ederdi ve bende annem le birlikte babamla alay edip üniversite ye el ele tutuşup gideceğimizi söylerdik...şimdi annem ile o üniversite kapısından el ele girmek için neler vermez- dim,onun yanımda olması, gözlerinden yaşlar gelirken,bana sarılıp gülümsemesine rağmen ağlarken üniversiteye gidişimi izlemesi için her şeyi verirdim.

Mutluluktan ağlamasını hiç sevmez dim yani birisi mutlu olunca neden ağlardı ki? Fazla duygusal olunca insanlar ağlıyor du ama bana mutluluktan ağlamak bana hep garip gelir di.

Babam ise her zaman ki gibi aptal şakaların dan birini yapacaktı,o şakaları özlediğimi söyleyemem ama onun ağızından bir tane duymak için şu anda kafamı kırana kadar duvarlara vurmaya hazır dım.

Annem ve babam olmayınca eve yakın bir yerde olan sıradan bir üniversitenin botanik bölümüne başvurup gitmiştim, uzaklaşmak istemedim,zaten yeterince uzaktım daha da yalnız olmayı kaldıramazdım.

Araba taşlı yolda ilerlerken arada bir zıplıyor artık o alışık olduğun yeni yapılmış asfalt şehir yolunda olmadığımı bana hatırlatıyordu

Sanki biraz mesafe gidince hava bile değişiyor du.

İşte bu bana garip gelirdi,birkaç saat gidiyorsun ve birden yollar,ağaçlar, hava hatta canlılar ile birlikte çevrende ki kişilerin bakışları dahil her şey birden bire değişi- yordu,sanki başka bir gezegene giden bir tünele girmek gibi hissettiriyordu.

Şehir ve şehirdeki insanlar bana her zaman soğuk gelmişti ama Annem'in eski evine de çok uzun süredir gitmemiştim,sadece birkaç kez babam ile gelmiştim ve birde cenaze zamanı annem ve Babam'ı bu kasaba mezarlığında yatıyordu.

Ben daha küçükken babam buraya gelmeye karar verdiğinde ısrar edip zorla beni de getirmesini istemiştim ve sadece araba penceresinden hafif soğuk havaya ve küçük evleri ile annem'in evinin dışını biraz görebilmiştim.

Yine de yemek için bir restorant da durduğumuz yerde sekiz yaşımda olduğum zamanlarda bana ikramlar, hediyeler ve övgüler yağmıştı; "Oyy güzel oğlan" diyenden "ah ne yakışıklı" diyene hatta"bu büyüyünce çok kalp kıracak"diyen yaşlı teyzeler ve genç garsonlar bile oluyor du.

Ama beni buraya ısındıran bu eski kasabaya bağlayan şey bana yağdırılan bu övgüler değil di içinde yaşayan samimi kişiler di

,şehir de herkes kendi derdinde oluyor du, başkalarının dertlerinden habersizlerdi.

Hatta kimse başkasını umursamaz kendi çıkarları için onları ezmekten çekinmezdi ve şehir hayatında herkes her zaman yabancı- lara karşı çok soğuktu ama kasaba, oradan farklıydı, restoran da bize kalacak yer olmazsa diye davette bulunanlar, en yakın otellerde ne kadar fiyata kalabileceğimizi söyleyenler ve paramız yoksa yemeği ikram etmek isteyenler. bunları şehir denen o toplu duygusuzluk merkezinde bulmak zordur, o zamanlar bu ilginin sebebinin ne olduğunu anlamasam da şimdi bu ilginib sebebini açık şekilde anlamıştım,kasabaya gelen yalnız bir adam ve oğlu herkeste tabiki şu düşünceyi uyandırmıştı; "Annesi nerede? gitti mi? Öldü mü?"

Buradaki insanlar babam ve beni büyük ihtimalle eşini kaybeden baba maddi durumu iyi olmadığı için oğlunu eski kasabaya götürüp başka bir hayata başlamak zorunda kalmıştı ama işin aslı hiç öyle değildi

Ve şimdi herkesin sorduğu bu;"Annen nerede? Gitti mi? Öldü mü?"sorularına sert bir cevap vardı;"Evet gitti,öldü"onlara bu cevabı verebilirdim hatta daha da öfkelenip bağırmak isteyebilirdim;"güzel annem artık yok, melek oldu, uçtu hem de babamla beraber gittiler çünkü aptal bir tır şoförü gece vakti uykulu şekilde araba kullanırken kontrolü kaybedip onlara çarptı, hem ailemi öldürdü hem de kendisi öldü çünkü umursamadı, düşünemedi daha hızlı olmak ve eve daha erken gelmek istedi ama ne kendisi ne de benim ailem eve gelebildi."

Eskiden kızıyor olsam da şu anda bu durum pek öfkeli kalamadığım bir durumdu,yani sonuçta adam da ölmüştü ve yapabileceğim bir şey yoktu, başka birini suçlamak çözüm değildi. Yinede suçlayacak biri olmasını isterdim, kaderi suçlayabilir dim,Ya da bunda ilgisi olan herkesi ama sonra ne olacaktı ki?Ailem geri mi gelecekti?

bütün bunlar dışında beni gerçekten mutlu eden şey aynaya her baktığım zaman onu,annemi görüyordum,babam her zaman annemin küçük bir kopyası olduğumu söylerdi,beyaz ten rengim,düz ve kömür gibi siyah saçlarım ile okyanus mavisi gözlerimi ona benzetirdi ve haklıydı.

Siyah saçlarımı bilerek uzun süre kestirm- edim,sadece düzelttirmiş asla kısaltma- mıştım çünkü anneme daha çok benzemek istiyordum ve işe de yaramıştı. Başımın arkasındaki hafif topuzum ve yüzüm gerçek- ten anneme benziyordu ve bununla gerçekten gurur duyuyordum.

Sadece gözlük takmam değiştiriyordu ve bu sorun değildi,gözlüklerim olmadan önümü göremiyorum ve lens almak da istememiş- tim,yinede okulda "inek"olarak adlandırıl-mamın asıl sebebi olan ise kafamı kitaplardan kaldırmamam olmuş tu.

Kitap okumayı çok severdim,kafamı dağıt- mamı sağlıyordu en önemlisi fantastik kitapları seviyordum çünkü yaşadığımız bu karanlık depresif ve değersiz dünyadan başka bir yere doğru ufak bir kaçış gibi hissettiriyordu.Ejderhalar,periler ve cadıları'ın olduğu bir dünya var olsa ne olurdu acaba diye düşünürdüm.

annem büyük ihtimal,hatta kesinlikle bir masal kahramanı olabilirdi. O mükemmel di, herkese iyi davranır, harika yemekler yapar hep pozitif kalır ve en önemlisi hayata hep iyi tarafından bakar dı,bahçede kendi sebze, meyve ve çiçeklerini yetiştirir onlarla sevdiği insanlara yemek yapmak onu hep mutlu ederdi çiçeklerin bazılarını da doğum günü gibi özel günlerde yakınlarına,komşularına ve arkadaşlarına hediye etmeyi severdi,kalbi altın gibiydi.

Babam da bir o kadar komik ve eğlenceliy di, sabahtan akşama kadar çalıştığı zamanlarda eve gelip iç çekerek kendini koltuğa atınca onu fazla rahatsız etmemeye çalışırdım çünkü yorgun olduğunu bilirdim.

üstelik babam ne kadar yorgun olursa olsun yatmadan önce bana her zaman kısa bir masal kitapı okurdu bazen okurken hikayeyi bitirmeden oturduğu çalışma sandalyemde uyuya kalırdı.

Eğer babam uyuya kalırsa önce annemi çağırıp onu kaldırması ve odasına götür- mesini izler sonra da Annemle birbirimize bakıp babamın bu uyur gezer gibi sallanarak yatağa doğru açık mavi ve ayıcıklı pijamaları ile yürüyen haline kıkırdar,şakalar yapar ve uyumaya giderdik.

hafta sonları ise inanılmazdı,hep birlikte kahvaltı yapar sonra yine hep beraber dışarı çıkar canımız ne isterse onu yapardık, bazen elimizde dondurmalar ile parka gidip yürü- yüş yapıp sohbet eder bazen sinema gider veya parkta babam ile futbol,saklambaç gibi oyunlar oynar ya da evde film izlerken atıştırmalık yiyip keyifli zaman geçirirdik.

Aslında ergenlik dönemim benim için zor geçmişti ve ailemden biraz uzaklaşmama sebep olmuştu.Bu değişim babamla masal saatlerimizi bitirse de hafta sonu etkinlikleri hep aynıydı ve bunu seviyordum.Hafta içi akşam olduğunda bazı günler seçtiğimiz filmleri izlerdik,kendinizi kaptırıp televizyonla konuştuğumuz bile olmuştu.

İkisini de özlemiştim ve uzun yıllar sonra bu anıları hatırlamak bana iyi gelmişti Annem in kasabasına yaklaşırken güneş tepeye çıkıyordu,eski anıları düşünürken kaç saat geçtiğini bile fark etmemiştim.Artık şehrin içindeki o büyük gökdelenler gitmiş yerine küçük kasaba evler almıştı, kimilerinin aynı bizim iki katlı evimiz gibi bahçesi vardı.

Arabayı yavaşlattım ve etrafa bir göz attım, birkaç evin bahçesinde bazı küçük kızlar kumaştan dikilmiş küçük bebekleri ile çeşitli oyunlar oynuyor bazı erkekler tahtadan kendilerine araba ya da at gibi figürler yapı- yor kalanlar ise evlerin arasında gülüp eğlenerek top oynuyordu.

insanların şehir den, modern ve aceleci bir o kadar da tehlikeli hayattan uzakta daha mutlu olabileceğini düşündüm,sürekli çalan telefonlar yok,arkadan ittiren aceleci ve sert patronlar yok,mükemmel hizmet edilmesi gereken kendini begenmiş müşteriler yok.

Hatta çocukların sürekli gömüldüğü şu yeni çıkan dijital oyunlar yok.yinede tabiki evlerin dışından televizyonlar görünüyordu ama şehirdeki gibi insanlar sürekli başında oturmuyorlardı.

bu kasabada mutlu olacağımı biliyordum ama yinede endişelerim vardı ve en çok kendimi gizlemek ten endişe ediyordum, erkek bir omega olduğum için sahip olduğum koku çok farklıy dı bu yüzden diğerler alpha ve betaların hatta omegaların bile ilgisini hemen üzerime çekiyor dum.

Herkes Benim normal dişi omegalara kıyasla daha tatlı,hafif ve çekici bir kokuya sahip olduğumu söylüyorlardı,bu sözler sadece daha çok korkmama,endişe etmeme ve kendimi saklamayı istememe sebep oluyordu,özellikle aptal alpha erkekleri kendilerini bir şey sanıp dominant şekilde benimle flört etmesi midemi bulandırıyordu.

Bu yüzden kokumu gizlemek için çeşitli şampuanlar,parfümler,ilaçlar kullanıyor ve olabildiğince kendini saklamaya çalışıyordum çünkü bu tehlikeliydi.

O anda içime bir şüphe düştü,arabayı sağa çekip çantamı kontrol ettim ve rahatladım, ilaçlarım be parfüm'üm yanımdaydı, bu ilaçlar hem kendimi gizlemem hemde kontrol altında tutmam içindi bazı zamanlarda gerçekten içimde uyanan o ateşi susturmada çok iyi oluyordu.Özellikle dolunay zamanları kendimi kontrol edemiyor ve kendi evimden beş ya da altı sokak uzaktan hissedilebilecek kadar yoğun bir koku yayıyordum o yüzden ilaçları ve parfümü yerinde görünce rahatlayıp arabayı sürmeye devam ettim.

Annem'in eski evinin önünden geçtim ama durmadım o eski bahçeli eve sadece dışarıdan baktım çünkü önce amcamın yanına gitmem gerekiyor du.

Amcam Arthur'u Annem ve babam ın cenazesinden beri görmemiştim ama iyi bir adam olduğunu hatırlıyordum hatta beni yıllar önce yanına almak ve yardım etmek istemişti ama Ben kendi ayaklarım üstünde üniversiteyi bitirip kasabaya kendi başıma geleceğimi söyleyince istemese de kabul etmişti.

Amcam Arthur her zaman sessiz ve sakin bir adamdı Ve annem ondan hep "serseri ve genel olarak kafasına göre yaşar ama çok iyi ve anlayışlıdır" Diye söz ederdi, serseri gibi görünmüyordu ama en azından kollarındaki dövmeleri uzun bir ceket ile kapattığı zaman gerçek bir beyefendi oluyordu, annem bana sürekli Amcam ve Büyükbabamın evde kavga ettiklerini anlatırdı.

Kendisi Annemin erkek kardeşi olsa da ona sırf benden büyük olduğu için amca diyordum.Aslında Dayım olsa da Babamla daha yakın oldukları için ona Amca demek daha doğruydu

Amcam Arthur bir tarih öğretmeniydi ve bunda bir sorun yoktu ama öğrencilerine örnek olması gereken bir öğretmenin kollarının dövmeli, saçları at kuyruğu ve küpe takıyor olması ayrı bir garip ti.

Amcam Arthur benim için Üniversite yıllarında bazen bana para gönderse de Ben hemen geri gönderiyor ve kesinlikle kabul edemeyeceğimi söylüyordum,sonuçta annem kasabaya gelmediği için kendisini sadece araba camından bakarken evin içinden bana el salladığında görmüştüm ve bende el sallamıştım,aramızdaki iletişim sadece bu kadardı.

Cenazeden sonra onunla biraz da olsa konuştuğum için yalnızlığım az da olsa gitmişti,bunun için minnettar dım Ve şimdi bu cenaze öncesi çok az konuştuğum hatta hiç konuşmadığım ama cenaze sonrası arada bir"İyi misin? Nasılsın? Bir şeye ihtiyacın varmı?"gibi sorular sorup benimle biraz da olsa sohbet eden amcamın evine doğru gidiyordum.

Amcamın bana verdiği adresi takip ettim, harita çok iyi götürmüyordu o yüzden birine sormak zorunda kaldım ve bahçede oturup sohbet eden bir grup amcaya evin yolunu sorunca hepsi bir ağızdan yolu tarif etmişlerdi.

kasabanın biraz ilerisinde bulunan güzel iki katlı bir evin önünde durdum,bahçesi de çok güzeldi çiçekler bakımlı hatta bir elma ağacı bile vardı,çok güzel görünüyordu,işte o an da Fantastik hikaye aşkını nereden bulduğumu anladım,bahçeye açılan cam kapıya baktım, orada oturup saatlerce elimde sıcak ve taze bir kupa dolusu şekerli kahve ile bu bahçeyi izleyebilirdim.

Arabadan inip kapıya yaklaşırken iyice gerildim,ellerim terliyor içimden "uzun süre biri ile görüşmemek ve sonrada birden görmeye gelmek demek ki böyle yapıyor" diye düşünüyordum,Amcam'ı görmeyeli neredeyse dört yıl olmuştu.

Açıkça gergin şekilde kapıyı çaldım ve amcamın bunca yıldan sonra değişmemiş olmasını umut ediyor dum.

Sessizlik uzuyordu,etrafa bakıyordum, Amcam'ın kapıyı açmasını beklerken bahçedeki çiçekleri inceliyordum.Kapının yanındaki kırmızı karanfil saksısını farkettim. Karanfillere bakarken saksının içindeki küçük bir biblo dikkatimi çekti,saksının en altına konmuş beyaz tavşan şeklinde seramik bir bibloydu,kırmızı,yeşil.ve kahverengi'nin karıştığu bu saksıda bembeyaz olan tavşan hemen göze çarpıyordu.

Bibloyu aldım, avuç içim kadardı, elimde çevirdim ve altında bir imza buldum;"Arthur için...George'dan"Arthur amcamın adıydı ama bu George denen adamın kim olduğunu bilmiyordum.

Kapıya doğru gelen ayak sesleri duyunca bibloyu hemen yerine koydum, üzerimi düzelttim,fazla gergin görünmemeye çalıştım.

Arthur amca kapıyı açtığı zaman donup kaldım, o kadar değişmişti ki,uzun saçları kestirmiş, dövmeleri uzun gömleğinin altında görünmüyordu,küpesi de gitmişti.

Yüzünde bir gülümseme oluşurken gözlerinin kenarlarındaki ince çizgiler yaşını ele veriyordu,Siyah saçları şekillendirilmiş, anlaşılan saçlarını da artık uzatmıyordu, hatta başında ufak bir kellik bile oluşmuştu.

Arthur Amca yüzünde gülümseme ile bana sarıldı;"Küçük Willy"güldüm ve ona geri sarıldım,amcam cenazeden sonra bana Willy demeye başlamıştı,bu kadar değişse de kişiliğini kaybetmemişti.

Amcam beni bırakırken arkasında evin içinden gelen bir ses duydum;"Arthur?" Amcam bir adım geri attı ve beni içeri davet etti.

İçeri girdim ve oturma odasına adım attığım anda kızıl saçları ve kısa kızıl sakalları olan hafif yapılı bir adamla karşılaştım, bana gülümsedi ve ayağa kalktı;"Merhaba evlat, benim adım George, memnun oldum"

Elini sıktım;"William memnun oldum efendim,Amcam'ın arkadaşı mısınız?" George başınk salladı ve sırıttı;"hatta biraz daha fazlası"ve göz kırptı

Güldüm ve tekli koltuğa oturdum, Amcam George'un yanına oturdu;"William bu George, benim komşum ve arkadaşım, iyi bir marangoz ve seramik ile de uğraşıyor"

George ekledi;"Yani genel olarak ev tadilat ve tamirat ile uğraşıyorum"George kolunu Amcamın omuzlarına atınca hafifçe sırıttım; "Peki şu anda seni mi tamir ediyor?"George kahkaha attı,Ve amcam tamamen kıpkırmızı oldu,manzara açıkça görülmeye değerdi

George sonunda gülmeyi bitirince konuştu; "Hayır aslında senin annenin evine taşınacağını öğrendim ve evi kontrol edip yenilemek için seni bekliyordum"

Amcam derin nefes verip sakinleşti;"Evet, sen benim yanıma taşınmak yerine o eski eve taşınmayı isteyince en azından daha yaşanabilir bir evin olsun istedim,merak etme yenileme tamamen senin isteğin üzerine olacak"

Bu beni gerçekten çok mutlu etmişti;"çok Teşekkür ederim amca,zaten evi buraya gelirken gördüm,dışı kesinlikle yenilenmeli ama içinin nasıl olduğunu bilmiyorum, önce bir kontrol etmeliyiz"

George başını salladı;"Benim bir kaç tane daha arkadaşım var, onlarla o evi baştan aşşağı düzeltiriz,hatta sizde bize yardım ederseniz işimizi çok daha hızlı bitiririz"

Arthur amcam ekledi;"Evin yenilenme sırasında da benim yanımda kalırsın ve bu teklife itiraz istemiyorum"Mecburen kabul ettim.George ve Amcam yan yana otururken dayanamadım ve merakla sordum;"Amca siz ikiniz nesiniz? Yani tür olarak"

Amcam bir süre sessiz kaldı ve sonra George ile birlikte gülümsedi; "Ben bir Beta yım" George ekledi;"Ve bende bir Alpha yım"

Anlayışla başımı salladım,onların meraklı bakışları altında istemesem de söyledim; "Ben bir omega yım"amcam ve George birden donup kaldı,anlaşılan benden de bir beta ya da alpha bekliyorlardı.

Ama beklemediğim bir şekilde George gülümsedi ve heyecanla söyledi;" Erkek bir omega mı?inanılmaz! daha önce internet ve televizyonda duymuştum ama hiç gerçek hayatta görmemiştim,çok nadir değil miydi?"

Amcam endişe ve pişmanlıkla ekledi;"sen kurt'u on sekiz yaşından sonra aldın,annen ve baban olmadan kendini sakladın ve bana bunu söylemedin mi?!"

Biraz utanmıştım ama amcam daha fazla üstüme gitmedi, derin bir iç çekti;"Bak fazla yakın olmadığımızı biliyorum ama ben yinede senin ailendenim yani gerçekten bir sorunun olduğu zaman benimle konuşmak konusunda çekinme"

Başımı salladım,amcamın bu anlayışlı davranışları beni mutlu edıyor du,annemin dediği gibi önceden bir serseri olabilirdi ama şimdi tamamen otoriter, nazik ve sakin bir öğretmen havası vardı.

Bir süre daha sohbet ettik,George bana Arthur Amcam ile yaptıkları dağ gezilerini ve orman yürüyüşlerini anlattı.ikisi gerçekten yakındı.Sonunda sormaya karar verdim;"siz ikiniz eşleştiniz mi?"Amcam yine kıpkırmızı olmuştı,George'un ise yüzünde bir sırıtış belirdi.

(Eşleşme;bir iki kişinin eş olarak birbirini seçmesi demekti,bu eşleşme önce kurtlar'ın birbirini seçmesi üzerine olurdu ve kağıt üzerindekinin aksine tamamen iç güdüsel bir evlilik bağı gibiydi sonra eğer kurt sahipleri isterse tamamen eşleşip evleniyorlardı, birinin eşini reddetmesi de olası bir şeydi ama asla iyi sonlanmazdı.)

George ağzını açtığı anda Arthur amca onun ağzını eli ile kapatıp iç çekti;"henüz kesin bir şey yok.kurtlarımız eşleşti ama biz yinede yavaş ilerliyoruz"Amcam George'un ağzını bırakıp yerine oturdu,George sırıtarak ekledi;"Kağıt üzerindeki evlilik harici her şeyi yaptık ama amcan beklemek istiyor"

Arthur amca onun koluna vurdu,hafif ve uyarıcı bir vuruştu,Kabul etmem gerekiyor ikisi gerçekten tatlı görünüyordu, garip ama sevimliydiler.Amcam babamdan yedi yaş küçüktü, şimdi ben yirmi iki yaşımdayken Amcam da otuzlu yaşlarının ortasında olmalıydı, yani kurtlar için hala gençti, bir kurt ortalama yüz otuz ile yüz elli yıl arasında yaşardı bu yüzden amcam doğru zamanda doğru kişiyi bulmuştu.

Onun adına çok sevinmiştim,amcam koşarak gidip çay ve yaptığı kurabiyelerden servis etti,birlikte bir süre daha sohbet ettik.

George ve amcamın şans eseri tanıştığını öğrendim.

Kahve masası kırılan amcam tamirci ararken kasabanın yaşlı hanımefendisi bayan Martha ona George'u önermiş ve amcam onun yanına gider gitmez kurtları hep bir ağızdan "Eş!" diye bağırmıştı.

O günden hemen sonra George amcam'ın yanındaki eve taşınmış ve onun dikkatini çekmek için şeker,tuz ve kahve istemek gibi çeşitli bahaneler ile evine gelip onu tanımaya çalışmış.

Amcam ilk başta ona George ile yakınlık kurmasa da zamanla onun bu alaycı ve çocuksu tavrı hoşuna gitmiş ve sonunda kurtları aracılığı ile eşleşmeyi kabul etmişti. Tabiki fiziksel olarak eşleşmemiş lerdir bu daha çok ruh bağı gibiydi.

Hikayeler uzayıp gidiyordu sonunda saat iyice geç olduğunda Amcam,George'u yolcu ederken bende mutfağı toparlamaya başladım, ikisi kapının önünde sarılıp öpüşürken bakışlarımı kaçırıp bulaşıkları halletmeye çalıştım.

Sonunda amcam misafir odasını benim için ayarladı,battaniye ve yastık dışında zaten bir şeye ihtiyacım yoktu.Arabadan bavulumu da getirmiştim,

Bavulu boşaltmadım, burada ne kadar kalacağımı bilmiyordum o yüzden yatağın yanına koyup sadece pijamalarımı alıp giydim ve yatağa uzandım.

Odanın duvarındaki kapalı olan pencereden dışarıya baktım,sessiz ve sakin,arada bir kurt ulumalarının geldiği bir geceydi, Kurtlar normalde bedene tamamen sahip olmazlar, eğer sahip.olurlarsa bu büyük bir yıkım ve ölüm getirir derler.

Ama benim Fraun'um nasıl yıkım getirebilir ki? Yaptığı en kötü şey sıkılınca kafamın içinde benim en nefret ettiğim çubuklu şeker reklamının şarkısını bıkmadan saatlerce söylemesi ve şarkı söylemezken de yaptığı sadece hangi erkek veya kızın daha güzel olduğunu ve hangisinin bize uygun olduğu ile ilgili yorumlar yapmasıydı, bunlar dışında sadece uyuyordu hatta bazen kafamın içinde yüksek sesle horlamasını duyuyordum.

Şu anda ise ben dışarıyı izlerken kafamın içinde sıkıntıdan geçen hafta duyduğu şampuan reklamının şarkısını söylemeye başlamıştı, Fraun ayda bir ya da iki kez dolunay zamanı kontrolden çıkıyor ve koşma isteği uyanıyordu ama onu sakin tutmak kolaydı yinede eşimi bulduğumda bu tür içgüdülerin azalacağını biliyorum.

Bir süre yatakta sağa ve sola döndüm,bu düşünceler aklımda dolanırken rahat etmeye çalıştım,normalde yabancı yerlerde uyuyamazdım ama yorgunluk üzerime çöktükçe sonunda kendimi uykunun kollarına attım.

More Chapters