Tamamen kapanmıştım; aldığım hasarı azaltmaya çalışıyordum. Gözlerim titriyordu, nefesim kesik kesikti.— Awen… ben senin efendinim… yardım et!— Yoksa çok geç olacak! Bu canavarlar yine öldürecek beni!
Tam o anda tıknaz köylünün kafasının döşemeye çarpmasıyla tok bir ses çıktı. Ardından diğer NPC'nin kafası yuvarlandı. Sonra bir diğeri. Sonra bir diğeri.Kafalar bir bir düşüyordu. Awen'in kılıcı havayı keserken neredeyse görünmüyordu.
Hemen istatistik ekranını açtım.Yeterli olmalı.
Her kafa düştüğünde XP Bar bir çizgi daha ilerliyordu.11. seviyeyi aşmıştım.Birkaç tane daha… sadece birkaç tane daha, 12. seviyeye ulaştığım anda buradan kurtulabilecektim.
— Devam et, Awen! Devam et!
Awen'in gözlerinde günahın ağırlığıyla karışmış bir umutsuzluk vardı.Ama ben… o an bir hizmetkârın duygularını umursayamayacak kadar çok acı çekiyordum.
Son kafa yuvarlandı.Ama XP Bar… durdu.Yeterli gelmedi.
Bir NPC daha lazımdı.
Hesapta bir yanlışlık mı vardı?Hayır… olamaz!
Awen hiç duraksamadı. Piyanonun başında cansız yatan kadının yanına gitti. Boynunda saplı kalan kendi kılıcımı tuttu ve tek bir kesişle kadının başını gövdesinden ayırdı.
Kafa yere düştü.XP Bar parladı.Seviye 12.
Bir anda odanın içine ağır bir sessizlik çöktü.
Ve o sessizliği parçalayan ince bir ses yükseldi.Bir ağlama sesi.
Titrek, kesik kesik bir çocuk ağlaması.Üşüten… çaresiz bir sesti.
Awen bana baktı; yüzünde belirsiz bir korku vardı.— Dışarıdan geliyor… dedim, tüylerim diken diken olurken.
Ağlama yeniden yükseldi.Daha acıklı.Daha boğuk.Bir çocuğun yardım çığlığıydı.
Awen kapıya doğru bir adım attı.— "Ona yardım etmeliyiz… bu bir çocuk," dedi nefesi titreyerek.
Elimi kaldırıp onu durdurdum.— Oraya gitme, Awen.Sesim buz gibiydi.— Bizi dışarı çekmek için bir yem olabilir. Ne olduğunu öğrenmeye hiç niyetim yok.
Ağlama sesi üçüncü kez yükseldi — bu kez çok daha yakın.Sanki hanın kapısının hemen önünde biri diz çöküp hıçkırıyordu.
Ama kapıya yaklaşmadık.Yaklaşamazdık.
Kapı her seferinde işkence ve acıya açılıyordu.Sanki ardında bekleyen şey, bizi tekrar tekrar öldürmek için pusuda bekliyordu.
— Hemen yukarı çıkıyoruz! diye hırladım.— Yer değiştirme taşını kullanıp derhal uzaklaşacağız. Dışarıdaki o şey… köylülerden bin kat acımasız. Bizi sürekli önce parçalıyor sonra öldürüyor. Bu tek şansı iyi kullanmalıyız.
Awen başıyla onayladı.Elinden tuttu.Gözlerinde, hiçbir zaman dolmayacak bir boşluk açılmıştı.Merdivenlere doğru koşmaya başladık.
