Cherreads

Chapter 8 - Sessizliğin içindeki çöküş

"Alo? Alo! Burada bayılmış biri var, ekipler onu götürüyor! Telefonuna baktığımızda en son sizinle konuşmuş. Rehberinde başka kimse yok. Buraya gelmeniz gerek, durum ciddi!"

"Kim? Kimle konuşmuştum ki ben? Ne oluyor?"

O anda kafamda bir ampul yandı.

Sunny!

"Tamam, geliyorum! Hangi hastane?"

"Merkez Hastanesi'ne gidiyor ambulans. Oradan ulaşabilirsiniz."

"Peki… hemen geliyorum."

Neden beni aramışlardı? Bu çocuğun gerçekten hiç kimsesi olmayabilir miydi?

Leon'la konuşacak hâlde değildim, ona açıklama bile yapmadan kapıyı çarpıp çıktım.

Bu yüzden bir taksiye atladım. Berbat trafik yüzünden hastaneye bir saatte varabildim. Aramalarımın hepsi cevapsızdı

Koşar adım hastaneye girdim.

"Affedersiniz, burada Sunny diye bir hasta var mı?"

"Soy ismini alabilir miyim?"

"Sunny Sullivan."

"4. kat, 305 numara. Dinlenmede kendisi."

"Tamamdır, teşekkürler."

Odaya vardığımda Sunny uyuyordu. Burası VIP bir odaydı, şaşırmıştım… ama yine de başına kimse gelmemişti.

"Valeria?"

"Hemen uyandırdım mı? Özür dilerim, daha erken gelmeye çalışmıştım ama trafik ve—"

"Geldiğin için çok teşekkür ederim."

Yüzü sakin ve garip bir şekilde huzurluydu.

"İyi misin? Ne oldu? Çok meraklandım."

"Sadece kan şekerim çok düşmüş. Son zamanlarda yemek yemeyi biraz… unutuyorum da."

"Nasıl yani? Neyse… tamam, bundan sonra daha dikkatli oluruz."

"'Oluruz'… Yoksa taşınıyor muyuz?" diye hafifçe gülümsedi.

"Evet. O eve taşınıyoruz."

"Erkek arkadaşın kızmadı mı? İzin vermesine şaşırdım."

"O benim erkek arkadaşım değil. Aslında… hiçbir şeyim değil. Endişelenme."

Neden kimsenin olmadığını merak ediyordum ama sormak istemedim.

"Hadi sen dinlenmene bak. Ben buradayım."

Çok geçmeden taburcu oldu. İyi görünüyordu; gerçekten de yalnızca şekeri düşmüştü. Yine de kafamda bir sürü soru dönüp duruyordu. Ama bunları sormaya hakkım var mıydı, emin değildim.

"Valeria… gerçekten geldiğin için teşekkür ederim," dedi sessiz bir tebessümle. "Beni tanımıyorsun bile ama benim için endişelendin. Bu… benim için çok kıymetli."

Ne diyeceğimi bilemedim. Ama beynimi kemiren sorular artık dayanılmaz olmuştu.

"Beni aradıklarında şaşırdım. Gerçekten rehberinde kimse yok mu? Yani… şey, yanlış anlama. Sadece meraktan soruyorum."

Ben…," dedi, bakışları uzaklara dalarak. "Arkamda çok şey bırakmak zorunda kaldım."

"Anlıyorum. Açıklama yapmak zorunda değilsin… ama artık bir arkadaşın var."

Biraz birlikte yürüdük, sonra ayrıldık. Leon'un evine dönmek istemiyordum. Yakındaki küçük bir pansiyon otele gittim. O kadar yorgundum ki düşünmeme bile fırsat kalmadan uyuyakaldım.

Dııt dııt! Dııt dıııt!

"Ne oluyor…?"

Gözlerimi açtığımda sadece iki saat geçmişti. Telefonuma baktım:

28 cevapsız arama.

30 mesaj.

Hepsi Leon'dan...

Ona haber vermemiştim…

Aradım.

"Efendim?"

"VALERIA İYİ MİSİN? NE OLDU? NEDEN TELEFONLARIMA BAKMADIN? NEREDESİN?!"

"Sakin ol. Bulvar Otelindeyim. Uyuyakalmışım sadece."

"Bana hiçbir açıklama yapmadan çekip gittin!"

"Belki seni görmek istememişimdir. Ve bu yüzden bir oteldeyimdir." Derin bir nefes aldım. "Bak Leon… bence bir süre birbirimizi görmesek daha iyi."

"…En azından haber verebilirdin."

Sesindeki korku ve öfke karışımını iliklerime kadar hissettim. Benim için gerçekten endişelenmişti.

"Özür dilerim. Sabah eşyalarım için gelirim."

"Pekala."

Ve yüzüme kapattı.

Yarın Sunny'yle emlakçılara gidip evi ayarlayacaktık. Ona güvenmekle umarım doğru bir karar veriyorumdur.

------------------------------------------------------------

Leonun Gözünden – Valeria gittikten sonra

Kapı kapandığı anda evin içi bir anda sessizleşti. O kadar ani, o kadar keskin bir sessizlikti ki… sanki duvarlar bile Valeria'nın yokluğunu fark etmişti.

Birkaç saniye olduğum yere çivilenmiş gibi kaldım. Yumruğum hâlâ havadaydı, az önce fırlatacakmış gibi… ama hiçbir şey yapmadım. Nefesim göğsüme ağır bir yük gibi oturdu.

Ne yaptım ben?

İki adım geri çekildim, sonra bir ileri… adımlarım kararsız, nefesim düzensizdi. Bir şeyler kırılmıştı, bunu hissediyordum. Valeria'nın gözlerindeki ifade — öfkeyle karışık hayal kırıklığı — beynimde kazılıydı.

-Anlatıcı----

Elini saçlarının arasına daldırdı, başını eğdi.

"Sana bağırmak istemedim…" diye fısıldadı kendi kendine. Kendi sesi bile yabancı geliyordu artık.

Bir süre sonra hızla yerinde döndü, salonun içinde adımlamaya başladı. Bir ileri, bir geri. Defalarca telefonu eline aldı, hemen ardından geri bıraktı. Yazmak istediği her cümle yarım kalıyordu

"Beni anlamıyor…" dedi dişlerinin arasından. "Gerçekten… anlamıyor."

Ama sesindeki öfke uzun sürmedi. Yerini çok daha ağır bir şey aldı: korku.

Çenesini sıktı. Valeria'nın güvenli olmadığını düşündüğü için sinirlenmişti ama aslında siniri kendineydi. Onu koruyamadığını hissettiği her sefer… kontrolü kaybediyordu. Ve şimdi… tamamen kaybetmişti.

On dakika böyle geçti. Sonra yirmi. Sonra kırk.

Bir noktada dayanamadı ve telefonu kapıp aradı.

Çalıyor… çalıyor… çalıyor.

Açmadı.

"Lütfen aç…" diye mırıldandı.

"Bana böyle… ortadan kaybolmaz," diye fısıldadı. "Bana söylemeden gitmez…"

Ama gitmişti.

Ya gerçekten gitmek istiyorsa?

Ya onu gerçekten kaybediyorsam?

Saat ilerliyordu. İki saate yaklaşmıştı. Leon'un aklında tek bir şey vardı:

Valeria'nın sesi yok. Mesaj yok. Arama yok.

"Nerdesin kızım ya?!"

Telefon masa üzerinde titreşti. Leon başını kaldırmadı önce; yine kendi umutsuzca aradığı sanıp gözlerini kapattı. Ama zil durmadı. Ritmi farklıydı. Bir titreşim daha.

Gözleri bir anda açıldı.

Ekrana baktığında kalbi yerinden fırlayacak gibi oldu:

Valeria Arıyor.

Bir saniyeliğine nefesi durdu. Şok, rahatlama, panik… hepsi birbirine karıştı. Parmağı ekrana dokunurken eli hafifçe titriyordu.

"Sonunda."

More Chapters