Sana geldiğim gün ölüm emrim senin tarafından verilmemiş miydi? Zaten!
***
Hayatta yaşanan inişler çıkışlar, seçimler, yol ayrımları, gençlik hataları ve geçmiş. Günahıyla sevabıyla yaşanan tek ömür. Geçen yıllar solan çocukluk. Tükenen insanı ölüme iten çevre. Siyah gece ölüme eşitse, Esil için mor elbise ölümdü. Geçmişin tozlu sayfalarında gizli kalan travmaların dışa vurumuydu. Sekiz yaşında olduğu gibi yirmi sekiz yaşında da ölüme mor bir elbise ile merhaba demek istediği içindi. Mucizelere inanmayı bırakalı yıllar olmuş olmasına rağmen yaşaması için bir mucize gerçek oldu. Boğulan bedeni kıyıya vurdu. Bozuk kalbi ise yaşamayı göze aldı. Yenilgiyi kabul eden ilk kalbiyken yaşamayı göze alan da yine kalbi oldu. Yıllardır değiştirilmesini bekleyen bozuk kalbi yaşama merhaba dedi. Ölmeyi beceremediği için kendisini yeniden yaşama bağlayan adamın karşısında, ıslak elbisesiyle oturuyordu. Konuşmaya başlamak için cesareti yoktu. Ömrümün sonuna kadar susabilirdi. Konuşmayı sevmezdi zaten. Esil en çok konuşmayı severdi. Susturuldu. Konuşmaması için Yavuz Yakamoz öz kızını ülkesinden kovdu. Düşünen adama kaçamak bakışlar atarak hemen önüne dönmesiyle, kendisi kimin kurtardığına bile tam olarak bakamadı. Siyah irisleri daha çok yerde ki İtalyan halı desenlerinin motiflerindeydi. Göğüs kafesi yuttuğu tuzlu sudan dolayı acıyordu. Yorgun kalbi dakikada altmış atmayı başarsada gözlerinin önü ara ara kararıyordu. Yaklaşık on beş dakika önce doktor kendisi muayene edip koşar adım kral dairesinden kaçtı. Her kimin kendisini kurtardığını bilmesede adamın güçlü ve zengin olduğunu anlamamak aptallık olurdu. Odaya giren çıkan başka kimse olmadığı için baş başa kalmaları kaçınılmaz sondu. Oturduğu yataktan rahatsızca kıpırdandı. Islak olan elbisesinin içinde üşüyordu. Sıcak yaz gecesinde bedeni buzu aratmayacak kadar soğuktu. Karşısında oturan adam üşüdüğünün farkında olup olmadığına bakmak için bakışlarını yerden adama çevirdi. Zümrüt yeşili gözlerin üzerinde olduğunu görünce kalbi kasıldı. Boğazı kurudu. Siyah irisleri titredi. Vücudu titremeyi bıraktı. Ruhu bedeninden çekildi. Çatlamış dudaklarını birbirine bastırdı. Dudaklarında olan alkolün tadını aldı. Yutkunma gereksinimi duydu. Sessizce yutkundu. Titreyen parmakları dudaklarına gitmemesi elinin altında olan yatak çarşafını sıktı. Biçimli kalın siyah kaşlarının altında, kıvrık kirpiklerinin ardında kendisine bakan zümrüt yeşil gözlerde en ufak duygu kırıntısı yoktu. Sinir duygusunu aradı bakışlarında ama adam sinirli değildi. Merhameti aradı. Yoktu. Merak barındıran bakışlar değildi. Hiçlik vardı zümrüt yeşili gözlerin bakışlarında. Sonsuzluğa uzanıp giden bir hiçlik. Dişlerini dudaklarına bastırdığının farkında bile değildi Esil, ağzına gelen alkol ve kanın tadıyla dudağını dişlerinin arasından çekti. Bakışlarını çekmek istedi lakin bunu yaparsa adam kalkıp üzerine yürüyecek havasından dolayı bunu yapmadı, yapamadı. Siyah irisleri dolarken gözyaşını adama göstermek istemedi. Kırpmak için can attığı gözlerini biraz daha bakmaya zorladı. Etkisi altına girdiği adamdan şimdiden nefret etti.
"Kim olduğunu söylemek mi istersin, yoksa gelecek olan adamımı beklemek mi?" dedi Ares düz çıkan sesiyle. Uzun sessizliği bozan kişi olurken, karşısında ağladı ağlayacak olan kadına sorusunu yöneltti. Sabaha kadar sussazsa, kadın da susacaktı. Sol gözünden düşen gözyaşıyla kadın bir şeylerin yeni yeni farkına vardığını anladı.
Esil'in acısı sol gözlerinden döküldü. Dile gelmeyen acısı gözünden gözyaşı olarak döküldü ama adam anlamadı. Sorusuna cevap isteyen bakışları altında ezildi. "Büge Esil Yakamoz." diyebildi.
Yakamoz!
Büge Esil Yakamoz!
Yavuz Yakamoz!
Yakamoz!
Ares'in zümrüt yeşili gözlerinde patlayan alev topu bakışları üşüyen kadını yakıp kavurdu. Olamazdı. Yavuz Yakamoz'un kızı bu kadın olamazdı. Masum bakışlarının altında yatan şeytani varlığı içinde taşıyan Yakamoz güzeli kadın olmamalıydı. "Yakamoz ışığının vurduğu kıyıya, bedenin denizin içinden seni, bana getirdi."
"Dizlerim paramparça sana gelmek istemezdim." Diyerek adamı dalgaya vurdu ancak söylediği şeyler gerçekti. Esil'in dizleri cam kırıklarının üzerine düştüğü için paramparçaydı.
"Gözlerini açar açmaz türkçe konuşmasaydın Türk anlamazdım."
"Türk olduğum için gurur duyuyorum o zaman." dedi Esil. Köklerinden zorla koparılmış olsa bile Türk olduğu için gururluydu. Karşısında oturan adamın da Türk olduğunu bilmesine rağmen bastıra bastıra söyledi. "Beni kurtardığın için teşekkür edemiyorum. Kusura bakmazsın diye umuyorum."
"Teşekkür bekler gibi bir halim mi var sence Yakamoz?"
"Bilmem! Seni tanımıyorum bile."dedi düz sesiyle Esil. Aklına takılan sorusunu yöneltti. " Kimsin? Beyaz atlı prens falan mı?"
"Küçükken annen sana çok mu fazla masal okudu?"
Annem bana ölene kadar masal okudu ama annem öldükten sonra kimse bana masal okumadı. Sekiz yaşından sonra ben asla prenses olamadım. Beyaz atlı prens hayalim hiç olmadı. Yalımızın bodrumunda mor elbisemin içinde benim çocukluğum öldü. Annem öldü. Çocukluğum öldü. Masallarda kazanan iyiler o gece yalının bodrumunda öldü. İyiler kazanamazdı bunlar uydurma masalların anlatıcıları tarafından uydurulan sonlardı. Fakir geçmeyen çocukluğumun sonu Kibritçi Kız masalının sonuydu çünkü masalın sonunda Kibritçi Kız öldü.
Esil gözlerine gözyaşı dökmemeyi öğretemedi. Geçmişin gizi küçük omuzlarına yük olmuşken sırtı kambur, gözleri hep çocuk kaldı. "Okumadı." diyebildi titreyen sesine lanet okudu. Neden titriyordu? Geçmiş çoktan geçmişti.
"Ares Baykan."
Siyah irisleri şaşkınlıkşa açıldı. Dergilerde gördüğü adam tam karşısında oturan adam mıydı? Uluslararası arası tanınan ünlü iş adamı mıydı? Ülkelerdeki tanınan şirketlerin güvenliğini sağlayan kişi olamazdı, olmamalıydı. Babasıyla aynı masaya oturan adamın kendisini yaşama bağlayan kişi Ares Baykan, yeraltı canavarı olmamasını dilerdi eğer ki dilek hakkı olsaydı. "Gidebilir miyim?" dedi. Kalbi çarparken.
"Hayır çünkü konuşmamız bitmedi."
"Gitmek istiyorum." Babasından gizlediği kalbini bu adamın yanında rahatsızlanarak açığa çıkarmak istemedi.
"Gidemezsin."
"Neden?"
"Yavuz Yakamoz'un neyi olduğunu söylemedin?"
"Babam kendisi ve bende böylelikle Yavuz Yakamoz'un kızı oluyorum."
Milyonda hatta milyarda bir denk gelecek olay Ares'in başına gelmiş bulundu. Ölümün kıyısından kurtardığı kadın, öldürmek için can attığı adamın kızıydı. Peki Ares neden Yakamoz'u can evinden vurmak varken, kadını bırakıp gitmesine izin versin diye düşündü. Suçu günahı olmayan kadını kirli oyunlara alet ederek ölmek isteyen kadını bu kez kendi elleriyle öldürmüş olacaktı. "Yavuz Yakamoz'un herkesten sakladığı kızısın. İntihar etmek için iyi bir neden olsa gerek."
"Sen şimdi beni babama da şikayet edersin."
"Etmem."
"Babamın oturduğu masanın neresindesin?"
"Lideriyim."
Ares Baykan'dan sonra sözü geçen adam Tunahan Kozan'a beni peşkeş çeken babama yenildiğim için intihar ettim demeyi ne çok isterdi. Babası tarafından vurulan en büyük darbeyi yediği için ölmek istediğini söylese Yavuz Yakamoz'u öldürür müydü? Yeraltı canavarı babasının günahını taşıdığını bilse başka bir canavar hayatı yeniden hastalıklı kalbiyle savaşmaya hazır hale gelirdi. Annesinin azap çeken ruhunun ızdarabını bitirebilir miydi? Çocukluğunu çalan adamı bulup kırk parçaya ayırarak leşini toprak kabul etmeyeceği için köpeklere meze etseydi.
Esil oturduğu yataktan kalktı. Ölümüne karar verdiği evine gidecek kadar gurursuzdu. Kendisini bekleyen fırtınalara göğüs gerecek kalbi hastalıklıydı. Titreyen bedenini kavrayan sıcaklığın temasıyla olduğu yerde durmak zorunda kaldı. "Gitmem gerek babam beni merak eder." Yavuz Yakamoz kızını merak etmez. Peşkeş çektiği kızı Tunahan Kozan'a gösteremediği için yeniden döverdi. Hastalıklı ruhuyla bedenini hırpalar yeniden köşesine çekilmesini beklerdi.
"Yakamoz kadını gitmeni söylemedim."
"Yaşamama izin verdiğin için, eminim ki babam seni paraya boğar."
"Oradan bakınca paraya ihtiyacım var gibi mi duruyor?"
"Hayır ama babam gösterişi sever."
"Yakamoz kadını bana babanı anlatma. Ben onun ciğerinin beş para etmediğini biliyorum."
Yıllardır oturup kalktığı babasını, yabancı daha iyi bilirdi. Yılda bir kez gördüğü babasını Esil çocukken tanıdı. Annesini kemerle döverken acıması yoktu. Kardeşi annesinin karnında öldü. Evlat katili adamın tekiydi. Karısını öldürmemiş olsa bile kanını ellerindeydi. "Bırak gideyim."
Gitmek isteyen kadını durduracak değildi. Israrla gitmek isteyen Yakamoz kadının sakladığı gizi öğrenme peşindeydi. Özelikle akşam otel de yaşanan aklına sokulan sorunun cevabını öğrenme niyetindeydi. "Baban seni kime peşkeş çekti de intihar ettin?"
Babası Esil'e öl dedi. İlkinde annen için öldün şimdi de benim için ölmelisin diyerek evlenmesini emir buyurdu. "Yapmayın artık lütfen durun. Canım yakmayı bırak." diyerek kolları arasında olduğu adamdan kurtulmak için çabaladı.
"Yakamoz kadını söyle bana söyle ki, senin canından daha çok canını yakayım."
"Yavuz Yakamoz'a yenildim." dedi ağlayarak Esil. "Ölmü seçtim ben evlenmek yerine ama sen her şeyi berbat ettin. Şimdi tıpış tıpış babama gidiyorum. Kabul ettiğimi söylemek için."
"Seni Tunahan Kozan'a peşkeş çekti değil mi?"
Esil gözyaşları birer birer yanağına yeniden akmaya başladı. Acısı dile geldi. Kollarında olduğu adam anlamadı. Ruhu bin parçaya bölündü. Kalbi atmayı bıraktı. Ciğerleri nefes çekmeyi unuttu. Göğüs kafesi acıdan durdu. Siyah gözleri acıyla kapandı. Başıyla sorduğu soruyu doğruladı. Dili lal oldu. Konuşursa bir kez daha ölecek gibiydi.
Kollarının arasında acı içinde kıvranan kadına baktı. Öz kızına yaşattığı acıyı misliyle Yavuz Yakamoz'a geri dönecekti. Acıya yenilen kadın bir kez daha kolları arasında bayıldı. Ares kadını kucağına alarak odanın ortasında bulunan büyük beyaz yatağa yatırdığı sırada kapı açıldı. İçeriye giren sağ kolu Kahhar'dı. Elinde getirdiği siyah dosyayı görünce tekli koltuğa oturmasını işaret etti. Yakamoz kadını yatağa yatırdı. Buz kırağı kesen vücudunun üzerine yorgan örttü. Tekli koltuğun karşısında olan yatağın ucuna oturdu. "Seni dinliyorum Kahhar."
"Yavuz Yakamoz'un yerde gökte aradığını denizde bulmuşuz haberimiz yok."
"Büge Esil Yakamoz olduğundan haberim var."
Kahhar elinde ki siyah dosyayı Ares'e uzattı. "Yirmiz sekiz yaşına bu gece itibariyle girmiş bulunmakta."
"Doğum günün de intihar ettirecek kadar sikeceğim seni Yakamoz." Ares siyah dosyayı açarak içinde kendisi karşılayan onlarca fotoğraflarla karşı karşıya geldi. Acısını gülümsemesiyle kapatan kadının gülünce ortaya çıkan sağ yanağında ki gamzesi oldukça ilgi çekiciydi. Beline kadar uzanan portakal turuncusu saçları düz ve tepeden at kuyruğuydu. Üzerine giydiği kırmızı mini elbisesi oldukça iddialıydı. Yüzünde belli belirsiz çilleri olan kadın fotoğrafta hem sevimli hemde fazla seksiydi. Eline diğer fotoğraflardan birini aldı. Mezuniyeti için giydiği siyah cübbesi ve altında olan yine kırmızı vücuduna yapışan başka bir elbiseydi. Dalgalı olan saçları bu fotoğrafda salıktı. Resim galerisini gezerken çekildiği anlık fotoğrafa uzun uzun bakma gereksinimi duydu. İçten gelen gülümsemesini gölgeleyen dün geceden ağladığı belli olan kırmızı kan çanağı gözleriydi. Dışarıdan bakınca yaşadığı şahşahalı hayatının içinde kopan fırtınaları kimseye göstermeyen otoriteye kadın sahipti.
"Durul Yakamoz annesinin ölümü tam bir sır perdesi olarak kayıtlara geçmiş."
Ares kadının dosyasında okuduğu bilgiyle kafası iyice karıştı. "Ölüm nedeni olarak intihar yazıyor."
"Araştırmama göre tam olarak öyle değil."
"Peki nasıl ölmüş kadın?"
"Yalısının bodrumunda ölü olarak bulunmuş."
"İntihar etmek isteyen biri için fazla müsait bir alan."
"Gizli otopsi raporlarına baktım. Durul Yakamoz ölümü öncesinde tecavüze uğramış."
"Siktir bunu kızının önünde yapıldığını düşünmek bile istemiyorum."
"Sanırım bu şekilde gerçekleşmiş olacak ki Yavuz Yakamoz kızını ülkeden sürmüş."
Ares'in bakışları yatak da baygın olan kadına gitti. Korunmaya ihtiyacı olan küçük kızın ruhunu taşıyan genç kadının geçmişinde yaşanan gizleri ölümeye hazırlamıştı. "O iti lime lime doğrayacağım."
"İtalya'nın özel üniversitelerinden birinde çocuk gelişimi mezunu. Yüksek ihtisasını özel eğitim üzerinden yaparak derece ile mezun olmuş." Kahhar saatler içerisinde kadının dosyasını incelemekle kalnayarak ezberinde tutmuştu. "Geçen yıl kalp yetmezliği tanısı alarak organ bekleyen insanların lisetesine adını yazdırmış."
"Şimdiye kadar yeni kalbi babası bulamamış mı?"
"Adamın bundan haberi yok."
"Ne?"
"Soyadını listede göremedim."
Ares sinirle elini yatağa vurarak ayağa kalktı. Kadının gitmek istemesinin nedenini şimdi daha iyi anlıyordu. Kalbinin hastalığını anlamaması için kolları arasından gitmek istediğini artık biliyordu. "Karaborsadan hemen onun için yeni bir kalp buluyorsun."
"Böyle söyleyeceğini bildiğim için şimdiden çalışmalara başladım."
"Fiyatının önemi yok. Büge Esil Yakamoz yaşayacak."
"Yavuz Yakamoz'un kızıyla yakından ilgilenmen gözlerimi yaşarttı dostum." dedi gülerek Kahhar. Babasını bulsa bir kaşık su da boğacak Ares kızını yaşatmak için kalp araması emrini vermesi komiğine gitmişti.
"Ölmek için kızına yalvaracak Kahhar ve bunun içinde Yakamoz kadının yaşaması gerekiyor."
"İtalya'dayız bu işi burada yapamazsın."
"Kendi çöplüğümde yaparım işimi ben. Şehrim olan İstanbul'a dönüyoruz hem de Yakamoz kadınıyla beraber."
"Ne?" Kahhar'ın şaşkınlıkla açılan mavi gözleri, Ares'in üzerindeydi. "Kadını şehrine getiremezsin."
"Benim şehrime kimin girip çıkacağına sadece ben karar veririm."
"O iti karşına almaya değmez."
"Kahhar dönüyoruz dedim. Hazırlıklara başlayın. Yakamoz kadının evinin adresinden kimliğini ve pasaportunu alın. İşi sessiz sedasız halledin."
"Emrin olur ama bu iş hiç hoşuma gitmedi."
"O ite önce umut vereceğim sonrada ölmek için kızına yalvartacağım."
Kahhar zümrüt yeşili gözlerden geçen her şeyi okudu. Ares'i çocukluğundan beri tanırdı. Büge'yi yaşatmak istemesinin en büyük nedenini şimdi anladı. Yakamoz kadınını çok zor teklif bekliyordu. "Kalbi dayanamayabilir."
"Yeni kalp taktıracağım dedim ya."
"Ares o evin bodrumunda neler olduğunu, Büge dışında kimse bilmiyor. O itin bile bildiğinden şüpheliyim.".
"Eeee...ne demek istediğini açık açık söyle?"
"Götürmeyelim daha fazla canını sen yakma. Anılarının ardında yaşanan acıyı sen ortaya çıkarma."
Ares başını olumsuz anlamda salladı. O şeref yoksunu insanlıktan nasibini almamış canavar cezasını çekmeyi de bilmekiydi. Güçünü karısı ve kızı üzerinde kullanan bölge lideriyle aynı masaya oturmazdı. Geçmişte yaptığı hataları göz ardı edebilmesine rağmen şimdi kızına yaptığı yanlışı affedemezdi. Oturdukları masanın kuralı kimsenin hanesine ki kadına el uzatılmamasıydı ama Yavuz Yakamoz önce kendi hanesinde bulunan kadınları bozuk para misali harcayarak, kuralı çoktan çiğneyip geçmişti. Ares affedici lider değildi. Yapılan yanlışın cezasını misliyle geri iade ederdi. Acımasız kılan en büyük özelliği buydu. Kurtlar sofrasının geleneğini çiğneyeni yaşatmazdı. Toplantı akşamında yaptığı yanlışıyla hasım olduklarını tüm konsey üyelerine bakarak söylemişti. "Kızını Tunahan Kozan'a peşkeş çekmek ne demek göstereceğim."
"Kızını Kozan'a mı peşkeş çekmiş?"
"Evet."
"Aklındaki ne Ares?"
"Düşünüyorum Kahhar. Yakamoz kadınını incitmeden halletmeyi istiyorum." diyebildi. Ansızın denizin kıyısına vuran kadını incitmek içinden gelmiyordu.
***
Havaalanına inen özel jeti karşılayan elliye yakın siyah son model Mercedes arabalar vardı. Dışarıdan gelecek olası saldırı için korumalar adeta etten duvar örerek patronun sağ şekilde arabaya binmesini sağlamak için bineceği arabanın önüne kadar sıra sıra dizili bekliyorlardı. Siyah takım elbiseli yüze yakın koruma gözlerinde ki güneş gözlüğüyle oldukça ürkütücü havayı dışarıya verirken bundan rahatsız olan kimse yoktu. Jetin kapısının açılmasıyla içeriden inen önce yine korumalardı. Ares Baykan'ın şahsi korumaları inip kapısnın önünde beklemeye başladı. Kahhar'ın da jettden inmesiyle arkasında beliren Ares Baykan'dı. Üzerine giydiği siyah takımı ben pahalıyım edasındaydı. Gözlerine taktığı T-Henri güneş gözlüğüyle tamamen ünlü iş adamlarını kıskandıracak havası vardı tabii en çok da Kozan'ı. Beklenmeyen ise Ares'in arkasından inen mor elbiseli Büge Esil Yakamoz'du. Özel jet uçağından inen korumalar dışında geriye kalan korumalar şaşkınlıkşarını içinde yaşarken kadının kim olduğunu deli gibi merak ediyorlardı. Ares Baykan'ın yanında daha önce takılmalık kadın dahi görnemişken bu kadın da neyin nesiydi? Korumaların güvenlik şefi olan Ali bir adım öne çıkarak arabaya kadar, yola eskortluk etmeye başladı.
A
res, Büge ve Kahhar arabaya doğru yürümeye başladı. Kısa süren yürümenin ardında üçlü arabaya binerek eskort arabanın arkasından ilerlemeye başladı. Büge arka koltukta en köşeye cama yapışarak yıllar önce köklerinden koparılan şehirin değişimine bakıyordu. Yirmi yıl dile kolay yirmi yılı doğduğu çocukluğunun geçtiği şehirden uzakta geçip gitmişti. Yapılan gökdelenlerin sayısı artmış, binalar artmış ve yeşil alan azalmıştı. Her yeri betona gömülen İstanbul'a içi giderek baktı. Camı açmak için hareketleneceği sırada bacağına koyulan el ile durdu. Bakışları koltuğun diğer ucunda oturan adama kaydı.
"Açma."
"Neden?" diyebildi üzgün çıkan sesine lanet ederek.
"Cam filminin arkasından görünmüyorsun ama açarsan birileri seni görebilir."
"Peki dediğin gibi olsun."
"Ayrıca camlar kurşun geçirmez. Olası tehlikeleri için açma camını."
Büge Esil anladığını başıyla onayladı ve bakışlarını yeniden cama çevirdi. Aklına sabah otel odasında söyledikleri gelince içini büyük bir ürperti kapladı.
"Yaşamak istiyor musun?"
Adamın sorduğu soruya başını olumsuz anlamda sallamakla yetindi. Yaşamak isteseydi intihar etmezdi. Akıl karı değildi adamın sorduğu soru.
"Yakamoz kadını sana bir teklifim var."
Teklif mi?
Çıkar için kurulan tekliften başkası olamazdı. "Duymak istemiyorum. Gitmek istiyorum hem de hemen."
"Babandan intikam almak istemiyor musun?"
Yavuz Yakamoz'un hastalıklı kalbe sahip kızı babasından intikam alacak. Hangi komedi filminin konusuydu söylenen sözler.
"Annen Durul'un azap çeken ruhunun acısı dindirmek istemez misin?"
"Annemin adını ağzına alma."
"İntihar eden Durul Yakamoz'un küçük kızı da kendi doğum gününde intihar eder ve Yakamoz ailesi tarihin sonsuz tozlu sayfalarından birine girer."
Büge Esil ağlayarak karşısında acımasızca konuşana adamın göğsüne vurmaya başladı. Sonunu düşünen kahraman olamazdı. Hareketinin sonunu düşünmeden karşısında duran adama vurdu."SUS! SUS lütfen yeter."
"Yakamoz kadını sana intikam alabileceğin hayatı teklif ediyorum."
"Bilmiyorsun!" Kalbinin hastalıklı olduğunu bilmiyordu. Senenin sonunu göremeyecek kadına intikamdan bahsediyordu.
"Biliyorum Yakamoz biliyorum kalp yetmezliği var." Ares göğsünün üzerinde donan ellerin bileklerinden kavradı.
"Sen nasıl?"
"Öğrenmem çok zor olmadı."
"Yavaş yavaş ölüyorum."
"Ben sana kalp vereceğim." Ares ellerinin arasında olan kadının bileklerini bıraktı ve belinden tutarak kendisine çekti. "Hasmım olan babandan intikam almanı sağlayacağım."
"Karşılığında ne istiyorsun?"
"Benimle evlenmeni."
